OSMANLI VE EVRIM
Çok şaşıracağız ama evrim
teorisi dünyanın birçok ülkesinden önce Osmanlı Devletinde tartışılmıştır.
Charles Darwin, 1859 yılında
Türlerin Kökeni Üzerine eserini yayınladı, bugün bile süren evrim teorisi halen
ülkemizde ve dünyada "evrim sadece bir teoridir, kanıtlanmış olsa adı
kanun olurdu" ekseninde tartışılmaya devam ediliyor.
Odak noktası 'insanların maymunlardan
evrilmesi' olan bu tartışmalar, daha doğrusu çarpıtmalar büyük ses getirdi. Bu
yankı Osmanlı'ya birkaç yıl sonrasında ulaştığında ilk alıcısı Ahmet Mithat
Efendi oldu.
Edebiyat tarihimizdeki yerine
ek olarak evrimsel biyolojinin ülkemize girişini de simgeler Ahmet Mithat
Efendi.
Kendi yayınladığı Dağarcık
dergisinde evrim görüşüne dair yazılarını yayınlamaya başladığında tarih
1870'ti. Bu yıldan itibaren derginin 10 farklı sayısında evrimle ilgili çokça
yazı yazmıştır. Fakat bunların tamamı evrim teorisini kapsamaz.
AHMET MİTHAT EFENDİ
Ahmet Mithat Efendinin
modernist yaklaşımı da evrim teorisini ilk ele alan yazarımız olmasında önemli
rol oynamıştır. Onu evrim teorisini bu coğrafyada tanıtmaya iten de Darwin'in
ortaya attığı modernist yaklaşımıydı.
Ahmet Mithat Efendi Darwin'in
insanın kökenlerine dair fikirlerinden ziyade genel olarak evrim, evrilme
fikriyle ilgileniyordu. Buna örnek olarak da eğitimin toplumda yarattığı
değişimi gösteriyordu, ona göre eğitimli kişiler toplumun geri kalanından
farklı bir kumaşa sahip olacaklar ve ilerlemenin önünü açacaklardı, bunun için
de seçkinlere ihtiyacımız vardı.
Ahmet Mithat Efendi evrim
teorisine daha çok ikincil kaynaklardan erişmiştir. İkincil kaynaklara muhtaç
olmak dönemin Frank fonluğu ve İngilizce bilen aydın sayısının hayli az
olmasıyla açıklanabilir, bu da gayet makuldur. Doğrudan kaynaklara ulaşamadığı
için evrim teorisi ile ilgili bazı eksiklikler ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı
Osmanlı toplumunda teori ile ilgili yanlış anlamalar ve bazı karşıtlıklar
ortaya çıkmıştır. Bu yanlış aktarımın en mühim örneği insanların maymundan
geldiği teziydi.
O, daha ziyade doğal
seçilimin toplumsal yansımalarıyla ilgilense de toplum maymundan gelen insan
teziyle daha ilgiliydi. Bugün bile canlılığını koruyan bu tezin kökeni bu yıllara
dayanıyor.
Bir süre sonra toplumuna
yansıyan ve aktarılan bu teori daha da büyüyerek yasaklar kapsamında yerini
almış olup, sağda solda konuşulması yasaklanıp rafa kaldırılmıştır.100 yıldan
fazla yasaklılar listesinde kalan evrim teorisi, 1930"lu yıllarda yeniden
ufak bir mum ışığı biçiminde olsa da gündeme gelmiştir. Ancak, teorinin öncüsü
Charles Darwin"in Türlerin Kökeni kitabının Türkçeye
çevrilmesi, dolayısıyla bilimsel olarak incelenmesi 1970 yılına kadar
ertelenmiştir.
Ahmet Mithat Efendi'nin
hüsnüzan ederek kişisel çabalarıyla, biraz eksik de olsa tanıttığı evrim
teorisinin yolu, görüldüğü üzere sancılarla dolu.
DAHA
KAPSAMLI BAKACAK OLURSAK: TARTIŞMALARLA OSMANLIDA EVRİM TEORİSİ
Evrime ilk değinmeler
Osmanlı Türklerinde evrim
fikrini ilk defa gündeme getiren Ahmed Midhat efendiydi (1844-1912). Ahmed
Midhat efendi, kendi çıkardığı Dağarcık adlı derginin ikinci sayısında (1873)
yayınlanan “Veladet” (doğuş) başlıklı yazısında, evrimi kendi varoluşu
üzerinden açıkladıktan sonra şunları söylüyordu:
“…Her tabakada o kadar
hallere girdim ki, tarif değil isimlerini saymış olsam kamus (sözlük) kadar bir
kitap olur. Nihayet dördüncü tabakada dahi nice yüz bin inkılaplar gördükten
sonra aksamımı toplaya toplaya…meydana geldim.”
Yazılarında Lamarck
(1744-1829)’ın adından söz eden Ahmed Midhat efendi, Darwin’in (1809-1882)
adından ve doğal seçilim teorisinden söz etmiyor.
İlk Türk romanı Taaşşuk-u
Talat ve Fitnat (Talat ve Fitnat’ın aşkı, 1872)’ın ve günümüzde de temel bir
başvuru kaynağı olarak kullandığımız Türkçe sözlük Kamus-i Türki’nin (1899)
yazarı Şemsettin Sami bey de (1850-1904), 1878’de yayınladığı İnsan adlı
kitabında, insanlığın bilinen en eski çağlardan yakın döneme kadar olan
evrimini çekingen bir dille anlatmakta ve jeolojik ve arkeolojik kanıtlara
dayanarak insanın evrimini açıklamaya çalışıyor. Ancak Şemsettin Sami beyin bu
kitabında Darwin’in adına ve doğal seçilim teorisine rastlamıyoruz.
Kapatılmış İkinci
Darülfünun’un müdürü Hoca Tahsin efendi (1811-1881) de 1880 veya 1881’de
yazdığı fakat ölümünden sonra 1892’de yayımlanan Tarih-i Tekvin yahud Hilkat
(varoluşun ve yaratılışın tarihi) adlı eserinde, canlıların evrimi konusuna da
değinmektedir.
Hoca Tahsin efendi,
“Tabiatın bağrında değişmez
bir şey var mıdır? Bütün türler ve cinsler bir değişim ve daimi olgunlaşma
halinde olduğu halde türlerin değişmezliğini iddia edenler, karşılaştırmak için
yeterli derecede olmayan kısa bir süre varsaydıklarından dolayı
aldanmışlardır” diyor.
Hoca Tahsin bu sözleriyle
gerçekte evrim teorisinin anlaşılmasıyla ilgili en önemli bakış açısını ortaya
koymuş oluyor. Bu sözlerin ardından
jeoloji biliminin getirdiği kanıtların önemi üzerinde duruyor. Darwin’le ilgili olarak da şunları söylüyor:
“Darwin’in bu hususa dair
ifadeleri her ne kadar kafi mertebede değilse de, mesleği (izlediği çizgi)
varoluşu açıklamasına ve gerçeklik felsefesine uygun olmakla, olgunlaşacağından
kesinlikle şüphe duyulmaz.”
Hoca Tahsin efendinin
eserinde de doğal seçilim teorisinden söz edilmiyor.
Darwin ve doğal seçilimin
literatüre girmesi ve Ali Sedad Bey
Osmanlı Türkleri, doğal
seçilim ilkesiyle ilk kez Ali Sedad beyin (1859-1900) 1882’de yayınladığı
kitabıyla tanıştı. Ancak ilginçtir ki, Ali Sedad bey kitabında bu ilkeyi
savunmak için değil fakat reddetmek için tanıtıyordu.
Ali Sedad bey, ünlü Osmanlı
bürokratı ve tarihçisi Cevdet Paşa’nın (1822-1895) oğlu ve ilk Osmanlı kadın
romancısı Fatma Aliye (1862-1936) hanımın ağabeyidir. Ali Sedad bey daha çok
mantık üzerine yazdığı kitaplarıyla tanınmıştır. Fakat aynı zamanda
Osmanlılardaki ilk termodinamik kitabının da yazarıdır. 1882’de yayımlanan
Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat (parçacıkların hareketine ilişkin
dönüşüm kuralları) adlı 192 sayfalık bu eser, fizik tarihimiz bakımından olduğu
kadar biyoloji tarihimiz bakımından da önemli.
Çünkü bu kitabın 6. bölümünde (163. ve 170. sayfalar arasında) yazar
evrim teorisini ele alıyor. Ülkemizde Darwin’in evrim teorisini ayrıntılı
biçimde ilk kez tanıttıktan sonra eleştirilerine geçiyor ve evrim teorisini
reddediyor.
Ali Sedad bey, “Darwin’in bu
konuda ortaya koyduğu kanıtların en önemlilerinden söz edeceğiz” dedikten sonra
takip eden dört paragrafta doğal seçilim mekanizmasını bilimsel ve çok
anlaşılır bir biçimde anlatıyor. Buna göre, canlıların sınırsızca çoğalmasını
önleyen en önemli engel, “fıkdan-ı maişet”tir (geçim araçlarının kıtlığı). Bu
nedenle, her türün bireyinin, nafakasını temin etmek ve varlığını sürdürebilmek
için yürüttüğü bu mücadelede, kuvvetli olan zayıfa galip gelmekte ve bazı
faydalı özelliklere sahip olanlar diğerlerinden daha fazla “muammer
olmaktadırlar” (yaşamaktadırlar).
Ali Sedad bey “Darwin
Mesleğinin (çizgisinin) Muhakemesi” başlıklı paragrafta ise Darwin’in kendi
deyimiyle faraziyesine iki büyük itiraz olduğunu, bunlardan birincisinin yeni
bir tür oluştuğunun asla görülmemiş olmasını ileri sürüyor. İkinci itirazının
ise farklı türler arasındaki geçiş biçimleriyle ilgili olduğunu belirtiyor.
Ali Sedad bey burada ilginç
bir retoriğe başvuruyor. Darwin’i destekleyen doğa bilimcilerinin “jeoloji
tabakalarındaki bilimsel araştırmaların henüz yeterince yapılamamış olmasından
dolayı ileride geçiş biçimlerinin bulunması muhtemel olduğu için, jeoloji
biliminin bu aşamasında Darwin’in tezlerine itiraz olunamaz” şeklindeki
savunmalarına şöyle cevap veriyor:
“Bu durumda jeolojinin
bugünkü halinde Darwin’in mesleği kabul olunur şeylerden değildir diye ifade
etmek daha münasiptir.”
Ali Sedad bey, ayrıca
Darwin’in hem türlerin oluşumunun çok yavaş gerçekleştiği, hem de geçiş
biçimlerinin hızla yok olduğu yönündeki düşüncelerin birbiriyle çeliştiğini
ileri sürüyor.
Ali Sedad bey, evrim
teorisine olan başlıca itirazlarını belirttikten sonra Darwin’in insanın
maymundan geldiğini söylemediğini, gerek insanın gerekse maymunun, ikisinin de diğer bir türden gelmiş
olduğunu söylediğini doğru olarak belirtiyor.
İnsan ve maymun arasında benzerlik değil aykırılık bulunduğunu, kaldı ki
bu iki mahluk cismen tamamen aynı olsalar bile, insanın konuşma yeteneğine
sahip olması bakımından maymundan ayrıldığını ve bu nedenle Lamarck ve Darwin’in
gayretini gütmek isteyenlerin ellerine hiçbir şeyin geçmeyeceğini ileri
sürüyor.
Ali Sedad beyin, Darwin’in
Türlerin Kökeni kitabının yayımlanmasından 23 yıl sonra, evrim teorisinin
esaslarını ve doğal seçilim teorisini Darwinci literatürden izleyerek ilk kez
Osmanlı okurlarına açıklamış olması, biyoloji tarihimizin ilginç bir
gerçeğidir. Bu aynı zamanda evrim teorisinin ülkemizdeki tarihsel gelişiminin
de ironik bir yönünü oluşturmaktadır.
KONUYLA İLGİLİ OKUNMASI
TAVSİYE EDİLEN ESERLER.
AHMET MITHAT EFENDİNİN EVRİM
TEORİSİ MAKALELERİ
DENİZ GÜLTEKİN - Osmanlı
Düşünce Dünyasında Evrim Teorisi Tartışmaları
KAYNAKÇALAR
Ahmet Mithat Efendi Dağarcık Dergisi (Veladet)
Ali Sedad Bey, Kavaid-i Tahavvülat fi
Harekat-i Zerrat 1882
https://tr.wikipedia.org/
Prof.Dr.Osman Bahadır