corona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
corona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2020 Pazar

OSMANLIDA EVRİM TEORİSİ Hasan Can KUŞCU/ EGE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ

 

OSMANLI VE EVRIM

Çok şaşıracağız ama evrim teorisi dünyanın birçok ülkesinden önce Osmanlı Devletinde tartışılmıştır.

Charles Darwin, 1859 yılında Türlerin Kökeni Üzerine eserini yayınladı, bugün bile süren evrim teorisi halen ülkemizde ve dünyada "evrim sadece bir teoridir, kanıtlanmış olsa adı kanun olurdu" ekseninde tartışılmaya devam ediliyor.

 

 Odak noktası 'insanların maymunlardan evrilmesi' olan bu tartışmalar, daha doğrusu çarpıtmalar büyük ses getirdi. Bu yankı Osmanlı'ya birkaç yıl sonrasında ulaştığında ilk alıcısı Ahmet Mithat Efendi oldu.

 

Edebiyat tarihimizdeki yerine ek olarak evrimsel biyolojinin ülkemize girişini de simgeler Ahmet Mithat Efendi.

Kendi yayınladığı Dağarcık dergisinde evrim görüşüne dair yazılarını yayınlamaya başladığında tarih 1870'ti. Bu yıldan itibaren derginin 10 farklı sayısında evrimle ilgili çokça yazı yazmıştır. Fakat bunların tamamı evrim teorisini kapsamaz.

 

    AHMET MİTHAT EFENDİ

 

Ahmet Mithat Efendinin modernist yaklaşımı da evrim teorisini ilk ele alan yazarımız olmasında önemli rol oynamıştır. Onu evrim teorisini bu coğrafyada tanıtmaya iten de Darwin'in ortaya attığı modernist yaklaşımıydı.

Ahmet Mithat Efendi Darwin'in insanın kökenlerine dair fikirlerinden ziyade genel olarak evrim, evrilme fikriyle ilgileniyordu. Buna örnek olarak da eğitimin toplumda yarattığı değişimi gösteriyordu, ona göre eğitimli kişiler toplumun geri kalanından farklı bir kumaşa sahip olacaklar ve ilerlemenin önünü açacaklardı, bunun için de seçkinlere ihtiyacımız vardı.

 

Ahmet Mithat Efendi evrim teorisine daha çok ikincil kaynaklardan erişmiştir. İkincil kaynaklara muhtaç olmak dönemin Frank fonluğu ve İngilizce bilen aydın sayısının hayli az olmasıyla açıklanabilir, bu da gayet makuldur. Doğrudan kaynaklara ulaşamadığı için evrim teorisi ile ilgili bazı eksiklikler ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı Osmanlı toplumunda teori ile ilgili yanlış anlamalar ve bazı karşıtlıklar ortaya çıkmıştır. Bu yanlış aktarımın en mühim örneği insanların maymundan geldiği teziydi.

O, daha ziyade doğal seçilimin toplumsal yansımalarıyla ilgilense de toplum maymundan gelen insan teziyle daha ilgiliydi. Bugün bile canlılığını koruyan bu tezin kökeni bu yıllara dayanıyor.

 

Bir süre sonra toplumuna yansıyan ve aktarılan bu teori daha da büyüyerek yasaklar kapsamında yerini almış olup, sağda solda konuşulması yasaklanıp rafa kaldırılmıştır.100 yıldan fazla yasaklılar listesinde kalan evrim teorisi, 1930"lu yıllarda yeniden ufak bir mum ışığı biçiminde olsa da gündeme gelmiştir. Ancak, teorinin öncüsü Charles Darwin"in Türlerin Kökeni kitabının Türkçeye çevrilmesi, dolayısıyla bilimsel olarak incelenmesi 1970 yılına kadar ertelenmiştir.

Ahmet Mithat Efendi'nin hüsnüzan ederek kişisel çabalarıyla, biraz eksik de olsa tanıttığı evrim teorisinin yolu, görüldüğü üzere sancılarla dolu.

 

DAHA KAPSAMLI BAKACAK OLURSAK: TARTIŞMALARLA OSMANLIDA EVRİM TEORİSİ


Evrime ilk değinmeler

Osmanlı Türklerinde evrim fikrini ilk defa gündeme getiren Ahmed Midhat efendiydi (1844-1912). Ahmed Midhat efendi, kendi çıkardığı Dağarcık adlı derginin ikinci sayısında (1873) yayınlanan “Veladet” (doğuş) başlıklı yazısında, evrimi kendi varoluşu üzerinden açıkladıktan sonra şunları söylüyordu:

 

“…Her tabakada o kadar hallere girdim ki, tarif değil isimlerini saymış olsam kamus (sözlük) kadar bir kitap olur. Nihayet dördüncü tabakada dahi nice yüz bin inkılaplar gördükten sonra aksamımı toplaya toplaya…meydana geldim.”

 

Yazılarında Lamarck (1744-1829)’ın adından söz eden Ahmed Midhat efendi, Darwin’in (1809-1882) adından ve doğal seçilim teorisinden söz etmiyor.

 

İlk Türk romanı Taaşşuk-u Talat ve Fitnat (Talat ve Fitnat’ın aşkı, 1872)’ın ve günümüzde de temel bir başvuru kaynağı olarak kullandığımız Türkçe sözlük Kamus-i Türki’nin (1899) yazarı Şemsettin Sami bey de (1850-1904), 1878’de yayınladığı İnsan adlı kitabında, insanlığın bilinen en eski çağlardan yakın döneme kadar olan evrimini çekingen bir dille anlatmakta ve jeolojik ve arkeolojik kanıtlara dayanarak insanın evrimini açıklamaya çalışıyor. Ancak Şemsettin Sami beyin bu kitabında Darwin’in adına ve doğal seçilim teorisine rastlamıyoruz.

 

Kapatılmış İkinci Darülfünun’un müdürü Hoca Tahsin efendi (1811-1881) de 1880 veya 1881’de yazdığı fakat ölümünden sonra 1892’de yayımlanan Tarih-i Tekvin yahud Hilkat (varoluşun ve yaratılışın tarihi) adlı eserinde, canlıların evrimi konusuna da değinmektedir.

 

Hoca Tahsin efendi,

 

“Tabiatın bağrında değişmez bir şey var mıdır? Bütün türler ve cinsler bir değişim ve daimi olgunlaşma halinde olduğu halde türlerin değişmezliğini iddia edenler, karşılaştırmak için yeterli derecede olmayan kısa bir süre varsaydıklarından dolayı aldanmışlardır”  diyor.

 

Hoca Tahsin bu sözleriyle gerçekte evrim teorisinin anlaşılmasıyla ilgili en önemli bakış açısını ortaya koymuş oluyor.  Bu sözlerin ardından jeoloji biliminin getirdiği kanıtların önemi üzerinde duruyor.  Darwin’le ilgili olarak da şunları söylüyor:

 

“Darwin’in bu hususa dair ifadeleri her ne kadar kafi mertebede değilse de, mesleği (izlediği çizgi) varoluşu açıklamasına ve gerçeklik felsefesine uygun olmakla, olgunlaşacağından kesinlikle şüphe duyulmaz.”

 

Hoca Tahsin efendinin eserinde de doğal seçilim teorisinden söz edilmiyor.

 

Darwin ve doğal seçilimin literatüre girmesi ve Ali Sedad Bey

Osmanlı Türkleri, doğal seçilim ilkesiyle ilk kez Ali Sedad beyin (1859-1900) 1882’de yayınladığı kitabıyla tanıştı. Ancak ilginçtir ki, Ali Sedad bey kitabında bu ilkeyi savunmak için değil fakat reddetmek için tanıtıyordu.

 

Ali Sedad bey, ünlü Osmanlı bürokratı ve tarihçisi Cevdet Paşa’nın (1822-1895) oğlu ve ilk Osmanlı kadın romancısı Fatma Aliye (1862-1936) hanımın ağabeyidir. Ali Sedad bey daha çok mantık üzerine yazdığı kitaplarıyla tanınmıştır. Fakat aynı zamanda Osmanlılardaki ilk termodinamik kitabının da yazarıdır. 1882’de yayımlanan Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat (parçacıkların hareketine ilişkin dönüşüm kuralları) adlı 192 sayfalık bu eser, fizik tarihimiz bakımından olduğu kadar biyoloji tarihimiz bakımından da önemli.  Çünkü bu kitabın 6. bölümünde (163. ve 170. sayfalar arasında) yazar evrim teorisini ele alıyor. Ülkemizde Darwin’in evrim teorisini ayrıntılı biçimde ilk kez tanıttıktan sonra eleştirilerine geçiyor ve evrim teorisini reddediyor.

 

Ali Sedad bey, “Darwin’in bu konuda ortaya koyduğu kanıtların en önemlilerinden söz edeceğiz” dedikten sonra takip eden dört paragrafta doğal seçilim mekanizmasını bilimsel ve çok anlaşılır bir biçimde anlatıyor. Buna göre, canlıların sınırsızca çoğalmasını önleyen en önemli engel, “fıkdan-ı maişet”tir (geçim araçlarının kıtlığı). Bu nedenle, her türün bireyinin, nafakasını temin etmek ve varlığını sürdürebilmek için yürüttüğü bu mücadelede, kuvvetli olan zayıfa galip gelmekte ve bazı faydalı özelliklere sahip olanlar diğerlerinden daha fazla “muammer olmaktadırlar” (yaşamaktadırlar).

 

Ali Sedad bey “Darwin Mesleğinin (çizgisinin) Muhakemesi” başlıklı paragrafta ise Darwin’in kendi deyimiyle faraziyesine iki büyük itiraz olduğunu, bunlardan birincisinin yeni bir tür oluştuğunun asla görülmemiş olmasını ileri sürüyor. İkinci itirazının ise farklı türler arasındaki geçiş biçimleriyle ilgili olduğunu belirtiyor.

 

Ali Sedad bey burada ilginç bir retoriğe başvuruyor. Darwin’i destekleyen doğa bilimcilerinin “jeoloji tabakalarındaki bilimsel araştırmaların henüz yeterince yapılamamış olmasından dolayı ileride geçiş biçimlerinin bulunması muhtemel olduğu için, jeoloji biliminin bu aşamasında Darwin’in tezlerine itiraz olunamaz” şeklindeki savunmalarına şöyle cevap veriyor:

 

“Bu durumda jeolojinin bugünkü halinde Darwin’in mesleği kabul olunur şeylerden değildir diye ifade etmek daha münasiptir.”

 

Ali Sedad bey, ayrıca Darwin’in hem türlerin oluşumunun çok yavaş gerçekleştiği, hem de geçiş biçimlerinin hızla yok olduğu yönündeki düşüncelerin birbiriyle çeliştiğini ileri sürüyor.

 

Ali Sedad bey, evrim teorisine olan başlıca itirazlarını belirttikten sonra Darwin’in insanın maymundan geldiğini söylemediğini, gerek insanın gerekse  maymunun, ikisinin de diğer bir türden gelmiş olduğunu söylediğini doğru olarak belirtiyor.  İnsan ve maymun arasında benzerlik değil aykırılık bulunduğunu, kaldı ki bu iki mahluk cismen tamamen aynı olsalar bile, insanın konuşma yeteneğine sahip olması bakımından maymundan ayrıldığını ve bu nedenle Lamarck ve Darwin’in gayretini gütmek isteyenlerin ellerine hiçbir şeyin geçmeyeceğini ileri sürüyor.

 

Ali Sedad beyin, Darwin’in Türlerin Kökeni kitabının yayımlanmasından 23 yıl sonra, evrim teorisinin esaslarını ve doğal seçilim teorisini Darwinci literatürden izleyerek ilk kez Osmanlı okurlarına açıklamış olması, biyoloji tarihimizin ilginç bir gerçeğidir. Bu aynı zamanda evrim teorisinin ülkemizdeki tarihsel gelişiminin de ironik bir yönünü oluşturmaktadır.

 


KONUYLA İLGİLİ OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN ESERLER.

AHMET MITHAT EFENDİNİN EVRİM TEORİSİ MAKALELERİ

DENİZ GÜLTEKİN - Osmanlı Düşünce Dünyasında Evrim Teorisi Tartışmaları

KAYNAKÇALAR

Ahmet Mithat Efendi Dağarcık Dergisi (Veladet)

Ali Sedad Bey, Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat 1882

https://tr.wikipedia.org/

Prof.Dr.Osman Bahadır

17 Mayıs 2020 Pazar

PCR




Seda Güllü / Ege Üniversitesi Biyoloji



            Polimeraz zincir reaksiyonu (Polimerase chain reaction) kısaca PCR bilim dünyasına ilk kez 1985 yılında Kary Mullis tarafından sunulmuştur. Bu buluşundan dolayı Kary Mullis 1993’te Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmıştır. PCR, DNA’nın (Deoksiribo Nükleik Asit) hedeflenen bölgesinin bir tüp içerisinde çoğaltılması işlemidir. Çift zincirli DNA (dsDNA), tek zincirli DNA (ssDNA) biçimine çözülür, kopyalanarak çoğaltılır ve tekrar bağlanır (Somma & Querci).

            PCR tekrarlanan 3 basamak şeklinde gerçekleşir;

  1.     Denatürasyon: Amplifiye edilecek DNA’nın yüksek sıcaklıkta (94˚C-97˚C) çift sarmal yapısını oluşturan hidrojen bağlarının kırılarak tek iplikli hale gelmesi aşamasıdır.
  2.    Anneling (hibridizasyon): Reaksiyon sıcaklığı 45˚C-65˚C’ye düşürülür. Primer adı verilen 15-30 nükleotid uzunluğundaki oligonükleotiderin hedeflenen DNA bölgesine bağlanmasını sağlayan aşamadır. İki adet primer bulunur ve bunlar tek zincirli DNA dizileridir. Primerlerden birisi hedef DNA’nın bir zincirinin 5’ ucuna eşlenik, diğeri de karşıt zincirinin 3’ ucuna eşlenik olmak zorundadır (Klug, Cummings, Spencer, & Palladino, 2018).
  3.    Extension (uzama): Sıcaklık tekrar yükseltilir (65˚C-75˚C). Mg⁺² iyonlarının varlığında Taq DNA polimeraz primerleri başlangıç noktası olarak kullanır ve primerlere nükleotid eklenerek DNA zinciri 5’ den 3’ ne doğru sentezlenir. Tek iplikli olan DNA çift iplikli hale getirilmiş olur.


Bu 3 aşamanın gerçekleşmesi sonucunda bir döngü tamamlanmış olur. Yaklaşık 2 ila 5 dakika kadar süren bir döngü hızlı bir şekilde tekrar edilir ve genellikle 20-30 döngü yapılır. Yeni sentezlenen DNA zincirlerinin sayısı her döngüde 2 katına çıkar. PCR, DNA klonlaması için hızlı bir tekniktir. DNA klonlamasındaki konak hücre gereksinimini de ortadan kaldırmıştır (Klug, Cummings, Spencer, & Palladino, 2018).

            PCR’ın temel bileşenleri:

  • Ø  Kalıp DNA
  • Ø  DNA polimeraz enzimi (Taq DNA polimeraz)
  • Ø  Primerler (forward ve revers)
  • Ø  Deoksiribonükleosit trifosfatlar= dNTP karışımı (dATP, dGTP, dTTP, dCTP)
  • Ø  Tampon ve MgCl

PCR’da çift zincirli DNA denatüre olabilmesi için sıcaklık 95˚C’ye kadar çıkartılır. Bu sıcaklığa dayanabilecek bir DNA polimeraz kullanılması gerekmektedir. Bu enzim sıcak kaplıcalardan izole edilen, thermofilik bir bakteri olan Thermus aquaticus’dan elde edilir. Bir diğeri ise Pfu polimeraz adı verilen bir enzimdir. Bu enzim ise optimum büyüme sıcaklığı 100˚C olan hipertermofil Pyrococcus furiosus bakterisinden elde edilir. Taq polimerazdan bile daha yüksek ısıya dayanıklı olmasının yanı sıra Pfu polimeraz düzeltme aktivitesine de sahip olduğundan yüksek doğruluk gerektiren çalışmalarda özellikle tercih edilir (Madigan, Martinko, Bender, Buckley, & Stahl, 2017).

Primerler yukarıda da bahsettiğimiz gibi kalıp DNA’ya tamamlayıcıdırlar ve kalıp DNA ile yüksek oranda bağlanma sağlarlar. PCR sıcaklığı düşerken kalıp DNA zincirlerinin birbirlerine değil de primerlere bağlanması sağlanır.

dNTP karışımı yüksek saflıkta ya tek tek ya da dörtlü karışım halinde ticari olarak sağlanır. dNTP ise DNA sentezi için gereklidir.

Tampon ise enzim için gereklidir. Tampon içeriği kullanılan enzimin özellik ve tipine bağlıdır (Somma & Querci). Ayrıca pH’ın korunmasını sağlar. Mg⁺² iyonları dNTP’ler ile çözünebilir kompleksler oluşturur.

Kalıp DNA ise genomik DNA olabileceği gibi, mumya kalıntıları, fosiiler, kurumuş kan gibi adli tıp örnekleri, tek bir saç teli gibi değişik kaynaklarda elde edilebilir.

            PCR Kullanım Alanları:

  •     Genetik hastalıkların tanısında
  •        Genetik testler
  •         Adli tıp
  •         Karşılaştırmalı veya filogentik çalışmalarda
  •         Mikrobiyal ekolojide mikrobiyal dünyanın çeşitliliğini ortaya koymak için yapılan çalışmalarda
  •        Evrimin aydınlatılmasında
  •        İnsanda bakteri ve virüslerin (hepatit, HIV gibi), bulaşmış yiyeceklerde E.coli ve Staphylococcus aureus gibi patojenik bakterilerin tespitinde kullanılır.

Şuan Dünya gündeminde yer alan COVID-19 tanısında da PCR kullanılmaktadır. PCR ile nükleik asit ampligikasyonu yoluyla viral RNA tanımlanıyor (Ak, Mayıs 2020). Hastalardan örnek nazofarenks veya orofarenks’ten steril örnek çubuğu ile alınır. Örnek alma çubukları bir tüp içersinde çözeltiye alınır. Ters transkripsiyon PCR (RT- PCR) tekniği kullanılır. Bu yöntem kalıp RNA molekülünden DNA yapmak için kullanılır. Daha sonra real time PCR (RT-PCR) tekniği kullanılarak çoğaltma işlemi yapılır. Alınan bu örneklerin hepsinde SARS-CoV-2’yi tespit etme şansı aynı olmayabilir. Her bir örnekteki tespit oranı hastadan hastaya değişebilir, hatta bir hastanın hastalık süreci boyunca da değişiklik gösterebilir (Ak, Mayıs 2020).

            Bu konu ile ilgili aşağıdaki linkte yer alan videoyu da izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=ThG_02miq-4&list=LLethPlR3qtZfFDt-4K7wDCA

                                                                                                                                                            

 

                                                                                                                                              Hazırlayan: Seda GÜLLÜ

                                                                                                                      14.05.2020

                                                                                                                                 

                                                                                                                                 

Kaynakça:

Ak, Ö. (Mayıs 2020). Salgınıyla, tedavisiyle, aşısıyla: COVİD-19. Bilim ve Teknik, 14-27.

Klug, W. S., Cummings, M. R., Spencer, C. A., & Palladino, M. A. (2018). Genetik Kavramlar.

Madigan, M. T., Martinko, J. M., Bender, K. S., Buckley, D. A., & Stahl, D. A. (2017). Brock Mikroorganizmaların Biyolojisi.

Somma, M., & Querci, M. (tarih yok). Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR).

Görsel: https://www.clinisciences.com/en/buy/cat-conventional-pcr-3473.html

 

           

           


EDE ŞEN(EGE ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI) TÜRKİYEDE DEPREM GERÇEĞİNİ YAZDI.

BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ: DEPREM           İnsanoğlunun belki de en büyük hatası göremediklerini unutmak ve sadece görebildiklerine odaklanmaktır...