26 Aralık 2020 Cumartesi

EDE ŞEN(EGE ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI) TÜRKİYEDE DEPREM GERÇEĞİNİ YAZDI.

BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ: DEPREM

          İnsanoğlunun belki de en büyük hatası göremediklerini unutmak ve sadece görebildiklerine odaklanmaktır. Dünyamız aslında sadece gördüğümüzde bile bize sonu olduğunu düşünmediğimiz uçsuz bucaksız okyanuslardan, ovalardan ibaret değildir. Her gün yürüdüğümüz sokağın aslında lavın üzerinde süzülen bir taş parçası olduğunu hep unuturuz.
            Bizim genelde kıta olarak adlandırdığımız Jeologlarınsa Litosfer dediği taş parçaları, Dünya ilk oluştuğunda bir aradaydı milyonlarca içinde farklı şekillerde birbirinden ayrıldılar ve bazen de birbirilerine çarptılar. Tıpkı bir kap suda yüzen kağıt yelkenlilerin çarpışması gibi…
           Eskiden sadece bir kıtaya sahip olan Dünya, dağıtmış olduğu kıtalarını tekrar tek bir yere topluyor. Dünya’nın bu, bir araya getirmeye ve dağıtma faaliyetlerine ise tektonik faaliyetler deniliyor. Tektonik faaliyetlere örnek vermek gerekirsek; volkanik patlamalar, dağların oluşması, denizlerdeki ada oluşumu, depremler..
           Bu bilgiden yola çıkarsak dağlık alanlarda, volkanik patlamaların görüldüğü yerlerde, adaların yoğun bulunduğu bölgelerde deprem riski de fazla olur diyebiliriz. Depremin riski bölge kıyaslaması ile belirlenir. 
            Yeryüzünün bu değişimi günümüz teknolojisiyle durdurabileceğimiz bir olay değil aynı şekilde riskli bölgelerde depremin ne zaman olacağı ve kaç deprem olacağını belirleyebilecek bir teknolojiye sahip değiliz. Buna rağmen değerli bilim insanlarımız depremleri ve deprem bölgelerindeki titreşimleri gözlemleyerek uzun vadede bir öngörü sahibi olabiliyorlar. 
Deprem ve Fay Hatları
           Magma tabakası üzerinde yüzen kıtalara yakından baktığımızda aslında tam bir bütün olmadığını, birbirinin üzerine binen ya da birbirlerine çarpan dörtgen kayaçlar olduğunu görürüz. Bu birbiri ile itişip kakışan dörtgen prizma şeklindeki kayaçlara levha ismi verilir. Levhaların birbirine sürtündükleri bölgeye ise fay hattı denir. Fay hattının kırılması, yıllardır sürtünen bu iki levhanın biriktirdikleri potansiyel ve ısı enerjisini açığa çıkartıp birbirinden ayrılmasıdır. Deprem ise bu potansiyel enerjinin açığa çıkarttığı sarsıntıya denir.


 
Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Beklenen Büyük Marmara Depremi

          Kuzey Anadolu Fay Hattı kısaca KAF ülkemizdeki en aktif fay hatlarından biridir. Dolasıyla ülkemize en büyük sarsıntıları ve yıkımları getirmekten de geri durmamıştır. Kuzey Anadolu Fay Hattı, yer yer kırıklara sahip olmakla beraber Türkiye’nin en uzun fay hattı unvanını korumaktadır. Bununla beraber KAF Hattı; Marmara Bölgesi’ni, Karadeniz Bölgesi’ni ve Doğu Anadolu Bölgesi’ni etkiler. Türkiye Deprem Tarihi boyunca en yıkıcı depremlere ev sahipliği yapmıştır.
Kuzey Anadolu Fay Hattında gerçekleşen en büyük depremlerden bazıları;
Erzincan Depremi (1939), 7.9 büyüklüğünde …. 32.700 üzerinde can kaybı, 100,000 üzerinde yaralı
İzmit Depremi (1999), 7.6 büyüklüğünde …. 17.118 üzerinde can kaybı, 43.953 üzerinde yaralı
Düzce Depremi(1999), 7.2 büyüklüğünde …. 845 üzerinde can kaybı, 4.948 yaralı
Kastamonu Tosya Ladik Depremi (1943) 7.2 büyüklüğünde …. 2.824 can kaybı
Tokat Niksar-Erbaa Depremi (1942), 7.0 büyüklüğünde …. yaklaşık 3.000 can kaybı

          Marmara Denizi’nin kaya küresinde bulunan levhalar Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 110 km’lik kısmını oluşturur. Alanında uzmanları endişelendiren konu bu hattın Marmara Denizi kısmında neredeyse hiç kırılma olmamasıdır. Her geçen zamanda bu fay hattının enerji biriktirmesiyle akıl almaz bir sarsıntıda deprem olacağının kaçınılmaz olacağının farkında olan uzmanlar; başta Tekirdağ, İstanbul , Kocaeli, Çanakkale, Yalova, Bursa ve Balıkesir illeri olmak üzere Marmara Bölgesi’nde bulunan diğer illerin de bu depremden fazlasıyla etkileneceği gerek depreme dayanıklı binaların olmamasıyla gerek bilinçli şehir düzenlemelerinin olmamasıyla can kaybının çok yüksek olacağından endişe etmektedir.
            Kırılması beklenen Fay Hattı’nın Marmara Denizi’nin içinde olması ise diğer bir risk faktörünü doğuruyor; Tusunami.
             Biriktirdikleri enerji ile birlikte birbirini itmeye başlayan levhaların arasında kalan boşluklara su doluyor, deniz geriye çekiliyor. Esneyen levha tekrar yerine geldiğinde onu iten levhaya çarpıyor ve bu çarpışmayla sıkışan su aldığı enerji ile birlikte dalgalar büyüyor. Deniz suyu sahil şeridinin dışına taşarak denizin kıyısındaki yerleşim yerlerini su basıyor. Bu olaya ise tusunami adı veriliyor.
              Uzmanlar buradaki can kaybının tusunamiden değil eğimli alanlara ulaşan suyun, toprağı sürüklemesinden yani heyelandan dolayı bazı yerleşim yerlerinin yıkılabileceğini öngörüyor.



Kaynakçalar:
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-deprem-uzmani-naci-gorur-acikladi-dogu-anadolu-fay-hatti-uyanmaya-basladi-5586844/
https://www.milliyet.com.tr/gundem/fay-nedir-nasil-olusur-fay-hatti-kirilmasi-nasil-olur-6041429
http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/bilgi/depremnedir/index.htm
https://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=44
https://www.habervakti.com/bilim-teknoloji/fay-hatti-nedir-iste-turkiyede-fay-hatti-gecen-o-yerler-h81509.html
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/marmara-denizinde-tsunami-deprem-sonrasi-kritik-7-dakika-41353108
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuzey_Anadolu_Fay_Hatt%C4%B1üyor.


Kaynakçalar:
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-deprem-uzmani-naci-gorur-acikladi-dogu-anadolu-fay-hatti-uyanmaya-basladi-5586844/
https://www.milliyet.com.tr/gundem/fay-nedir-nasil-olusur-fay-hatti-kirilmasi-nasil-olur-6041429
http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/bilgi/depremnedir/index.htm
https://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=44
https://www.habervakti.com/bilim-teknoloji/fay-hatti-nedir-iste-turkiyede-fay-hatti-gecen-o-yerler-h81509.html
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/marmara-denizinde-tsunami-deprem-sonrasi-kritik-7-dakika-41353108
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuzey_Anadolu_Fay_Hatt%C4%B1

2 Aralık 2020 Çarşamba

 


Ayşenur Para / Torak Bilimi ve Bitki Besleme 


Bilim Adamlarını Şaşkına Çeviren

Böcek: Issus Coleoptratus




page1image50686320



 

Issus Coleoptratus isimli böcek, mükemmel yaradılışı ve hızıyla görenleri hayretler içinde bırakıyor.Pek çoğumuzun adını bile bilmediği, adını bilenlerin ise çark mekanizmasını bilmediği böcek, mükemmel bir makine tasarımı gibi. Böcek, vücudunda dişliler bulunan hareket sistemine sahip.( https://youtu.be/cq0Mf2pt2XA )


page2image50616832


Issus coleoptratus bacaklarında birbirine  kenetlenen dişlere sahip çark sistemli olduğu keşfedilen ilk böcek.


page3image33570816


Planthopper türü böcek familyasından olan Issus coleoptratus böceği, olağanüstü sıçrama ve hız maharetine sahip. 

Issus coleoptratus böceğinin bilimadamlarını şaşkına çeviren hızının sırrı, eşi benzeri bulunmayan mühendislik harikası özelliğinden geliyor. ( https://youtu.be/gRXHKPGq_HQ

İki milisaniye gibi kısa sürede harekete geçebilen tasarım harikası böcek, saniyede 3.9 metre gibi muazzam bir sürate ulaşabiliyor. 

Benzeri bir yapıya sahip başka bir böcek var mıdır bilinmez ama Issus Coleoptratus'un bacaklarındaki çark mekanizmasını oluşturan dişliler ömür boyu vücudunda kalmıyor. Sadece böcek larva döneminde iken işe yarıyor ve sonra ortadan kayboluyor.

İngiltere'nin Cambridge Üniversitesi'nden Malcolm Burrows, Issus coleoptratus hakkında, 'Bu fevkalade bir performans' yorumunu yapıyor. Burrows, dişlilere sahip böceğin larvasına ilk olarak bir meslektaşının bahçesinde rastlamış. Deli gibi zıplayıp duran böcekleri incelendiğinde, böceğin arka ayaklarında birbirine kenetlenen dişiler olduğunu fark etmiş.Böceğinin çark dişlilerini ilk olarak 1957 yılında Alman biyolog K. Sander tarafından gözlemlenmiş.

Bir bebek Issus coleoptratus;


böcek içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Dişliler, iki makinenin zıt yönlerde birlikte dönmesine izin verir. Planthopper'ın trokanter tümseklerinin yaptığı tam olarak budur. Sutton bunu, zıplayan kaslarının tendonlarını bir forsepsle çekerek test etti. Yalnızca bir tendonu çekse bile, dişliler bir trokanterin hareketini diğerine ilettiği için her iki bacak da uzar.

Sutton, "Sonra gerçekten şanslıydık çünkü viteslerin mükemmel şekilde geçemeyeceği birkaç sıçrama gördük," diyor. Bu olduğunda, dişliler nihayet takılmadan önce bir bacak kısmen uzatıldı ve planthopper'ın mükemmele yakın koordinasyonu bozuldu.

Sutton, "Bu, bildiğimiz kadarıyla, hayvanlar aleminde uygun, çekici, ters yönde dönen dişlilerin ilk kez görülmesidir" diyor. Timsahların kalp kapakçıklarında dişli benzeri dişler vardır ve tekerlek böceği ve dişli çark kaplumbağasının kabuklarında dişleri vardır. Ancak bu yapıların hiçbiri aslında dişli gibi davranmıyor. Sutton, "Bir çarklı kaplumbağanın yan yana durduğunu, kabuklarına çarptığını ve zıt yönlerde döndüğünü asla görmezsiniz" diyor.


TEK SORUN ZAMANLA KAYBOLMASI

Arka ayaklardaki çarklarda 10 ya da 12 adet dişlisi bulunan Issus coleoptratus‘un dişlileri,sadece 15 ile 30 mikrometre uzunluğunda değişiyor. Biyolojik bir çark üzerinde bulunan dişliler, bu sayede hareket esnasında birbirlerine kenetleniyor.Bristol Üniversitesi‘nden Gregory Sutton ile çalışan Burrows, saniyede 5000 bin karelik çekimle dişlilerin hareketini gözlemledi.Burrows ve Sutton, sıçrama esnasında arka bacakların 30mikrosaniye farkla çalıştığını gördü. Buradan yola çıkarak, bacakların sinir hücrelerinin aksine daha hızlı hareket kazandırdığı için evrim geçirdiğini düşündüler.

  Londra‘nın Doğal Tarih Müzesi‘nden Chris Lyal, dişlilere sahip başka böceklerin bulunduğunu ancak Issus coleoptratus‘ta olduğu gibi etkileşime geçmediklerini‘ belirtti. Alman biyologu Sander‘in çalışmasında, en az 2000 bin planthopper böceğin dişlilere sahip olduğu öne belirtiliyor. En az 10 tanesi böceği inceleyen Burrows ise dişlileri olmasına rağmen hiçbirinin I. Coleoptratus gibi hareket yeteneği olmadığını belirtiyor.



Şube: Arthropoda

Sınıf: Böcek

Ordo: Hemiptera

Alttakım: Auchenorrhyncha

Aile: Issidae

Cins: Issus

Türler: I. coleoptratus


Kayakça :


https://www.nationalgeographic.com/science/phenomena/2013/09/12/this-insect-has-gears-in-its-legs/


https://en.wikipedia.org/wiki/Issus_coleoptratus

 

https://www.britishbugs.org.uk/homoptera/Issidae/Issus_coleoptratus.html

 

http://www.catalogueoflife.org/annual-checklist/2011/details/species/id/7493697

 

http://www.wbrc.org.uk/WORCRECD/issue_29/Issus.html

 

https://www.theverge.com/2013/9/12/4724040/naturally-occurring-gears-found-on-insect-legs

 

https://science.sciencemag.org/content/341/6151/1254

 

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24031019/







1 Aralık 2020 Salı




Ergün Yıldız / Ege Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu






PROJE RAPORU

                                            

Proje Adı: KISA YOLDAN ELEKTRİK  

 

 

Projenin Amacı:

 

 

Şehrimizin elektrik ihtiyacını santraller yerine temiz ve zararsız bir sistem kurarak rüzgârgülü ve güneş panelleri gibi yenilenebilir bir şekilde insan gücü ile enerji üretmek, bu enerjiyi şehrimizde para ödemeden kullanmak, şehrimizi geliştirmek üzere bir fırsat sunmak.

 

 

 

Giriş: Bilindiği üzeri elektrik hayatımızın birçok alanında kullanılmak ile beraber gün geçtikçe pahalı olmaktadır. Elektriğin pahalı olması bazı yerlerde teknolojik çalışmalara imkân tanımamaktadır. Yapmış olduğum bu proje sayesinde üretilen elektrik enerjisinin güneş panelleri gibi bataryalarda depolanması veya merkez sistem kurularak toplanan elektrik enerjisinin ister stoklanması isterlerse de olduğu gibi şehri aydınlatmak ve elektrik ihtiyacını karşılamak üzere kullanılması için tasarlanmıştır.

 

Yöntem:

 

Yöntemlerimizin aşamaları aşağıdaki gibidir.

 

1.aşama: Basınç, insan kütleleri, türbin tur sayısı ve hızı, çalışması için gereken voltaj gücü ince ve hassas ölçümler yapılır.

 

2.aşama: Prototipi yapmak için kaldırım taşlarının dizildiği çukur şeklinde ki alandan başlanır. Kaldırım taşlarının altına kendim tasarladığım 5 cm boyutlarında su türbini montajı yapılır

                                     

         


3.aşama: Tasarlamış olduğum türbin, insan kütlesinin yapmış olduğu basınç noktasında ki titreşim yolu ile dakikada 1000 tur atarak bildiğimiz üzeri TESLA bobini niteliğinde bir sistem oluşturacaktır. Tesla bobini; yüksek gerilim trafosu, atlama aralığıyüksek gerilim kapasitörü, sarım sayısı az birincil sarım sayısı fazla ikincil bobin ve ikincil bobine bağlı yüksek gerilimli enerji çıkışının yapıldığı iletkenden (Toroid) oluşmaktadır.

Birincil bobin iletkeninin ikincil bobine göre kesit alanı daha büyüktür. İletken bir tel belirlenen çapta bir yalıtkan etrafında sarılır ve iletkendeki akımın sarmal şeklinde ilerlemesi sağlanarak manyetik alan oluşturulur. Manyetik alanda elektrik üretir 

 

                                                                  

 

   


 

4.aşama: Yapılmış olan bobin türbinlere sığmadığı için yeniden tasarlanarak birkaç araç ile giderilmeye çalışılır ve türbinlerin içine 6.mm boyutlarında mıknatıslı bilyeler yerleştirilir ve türbin bir bakır tel ile içinden geçirilerek montaj tamam hale gelir. Yapılan bu tasarımda türbinler hızlı döndükçe içlerindeki bakır telde akım oluşmaya başlar ve oluşan akım 5x1,50 mm² kablolar yardımıyla ANA HAT olan kabloya bağlanır.

 

 

5.aşama: Ana hat kabloları şuan da günümüzde de kullanılan elektrik santralleri vb. Ana merkeze bağlanmalı ve bu ana merkez depolanan enerjiyi şehrin elektrik ihtiyacı için kullanılabilir duruma getirerek dağıtıma sunulmalıdır.

 

Kaynak:

 

https://www.technopat.net/sosyal/konu/2kv-tesla-bobini-yapimi.237798/

 

https://tr.aliexpress.com/item/32695653846.html

 

https://www.joom.com/tr/products/5c0b3b4436b54d01010bc328

29 Kasım 2020 Pazar

OSMANLIDA EVRİM TEORİSİ Hasan Can KUŞCU/ EGE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ

 

OSMANLI VE EVRIM

Çok şaşıracağız ama evrim teorisi dünyanın birçok ülkesinden önce Osmanlı Devletinde tartışılmıştır.

Charles Darwin, 1859 yılında Türlerin Kökeni Üzerine eserini yayınladı, bugün bile süren evrim teorisi halen ülkemizde ve dünyada "evrim sadece bir teoridir, kanıtlanmış olsa adı kanun olurdu" ekseninde tartışılmaya devam ediliyor.

 

 Odak noktası 'insanların maymunlardan evrilmesi' olan bu tartışmalar, daha doğrusu çarpıtmalar büyük ses getirdi. Bu yankı Osmanlı'ya birkaç yıl sonrasında ulaştığında ilk alıcısı Ahmet Mithat Efendi oldu.

 

Edebiyat tarihimizdeki yerine ek olarak evrimsel biyolojinin ülkemize girişini de simgeler Ahmet Mithat Efendi.

Kendi yayınladığı Dağarcık dergisinde evrim görüşüne dair yazılarını yayınlamaya başladığında tarih 1870'ti. Bu yıldan itibaren derginin 10 farklı sayısında evrimle ilgili çokça yazı yazmıştır. Fakat bunların tamamı evrim teorisini kapsamaz.

 

    AHMET MİTHAT EFENDİ

 

Ahmet Mithat Efendinin modernist yaklaşımı da evrim teorisini ilk ele alan yazarımız olmasında önemli rol oynamıştır. Onu evrim teorisini bu coğrafyada tanıtmaya iten de Darwin'in ortaya attığı modernist yaklaşımıydı.

Ahmet Mithat Efendi Darwin'in insanın kökenlerine dair fikirlerinden ziyade genel olarak evrim, evrilme fikriyle ilgileniyordu. Buna örnek olarak da eğitimin toplumda yarattığı değişimi gösteriyordu, ona göre eğitimli kişiler toplumun geri kalanından farklı bir kumaşa sahip olacaklar ve ilerlemenin önünü açacaklardı, bunun için de seçkinlere ihtiyacımız vardı.

 

Ahmet Mithat Efendi evrim teorisine daha çok ikincil kaynaklardan erişmiştir. İkincil kaynaklara muhtaç olmak dönemin Frank fonluğu ve İngilizce bilen aydın sayısının hayli az olmasıyla açıklanabilir, bu da gayet makuldur. Doğrudan kaynaklara ulaşamadığı için evrim teorisi ile ilgili bazı eksiklikler ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı Osmanlı toplumunda teori ile ilgili yanlış anlamalar ve bazı karşıtlıklar ortaya çıkmıştır. Bu yanlış aktarımın en mühim örneği insanların maymundan geldiği teziydi.

O, daha ziyade doğal seçilimin toplumsal yansımalarıyla ilgilense de toplum maymundan gelen insan teziyle daha ilgiliydi. Bugün bile canlılığını koruyan bu tezin kökeni bu yıllara dayanıyor.

 

Bir süre sonra toplumuna yansıyan ve aktarılan bu teori daha da büyüyerek yasaklar kapsamında yerini almış olup, sağda solda konuşulması yasaklanıp rafa kaldırılmıştır.100 yıldan fazla yasaklılar listesinde kalan evrim teorisi, 1930"lu yıllarda yeniden ufak bir mum ışığı biçiminde olsa da gündeme gelmiştir. Ancak, teorinin öncüsü Charles Darwin"in Türlerin Kökeni kitabının Türkçeye çevrilmesi, dolayısıyla bilimsel olarak incelenmesi 1970 yılına kadar ertelenmiştir.

Ahmet Mithat Efendi'nin hüsnüzan ederek kişisel çabalarıyla, biraz eksik de olsa tanıttığı evrim teorisinin yolu, görüldüğü üzere sancılarla dolu.

 

DAHA KAPSAMLI BAKACAK OLURSAK: TARTIŞMALARLA OSMANLIDA EVRİM TEORİSİ


Evrime ilk değinmeler

Osmanlı Türklerinde evrim fikrini ilk defa gündeme getiren Ahmed Midhat efendiydi (1844-1912). Ahmed Midhat efendi, kendi çıkardığı Dağarcık adlı derginin ikinci sayısında (1873) yayınlanan “Veladet” (doğuş) başlıklı yazısında, evrimi kendi varoluşu üzerinden açıkladıktan sonra şunları söylüyordu:

 

“…Her tabakada o kadar hallere girdim ki, tarif değil isimlerini saymış olsam kamus (sözlük) kadar bir kitap olur. Nihayet dördüncü tabakada dahi nice yüz bin inkılaplar gördükten sonra aksamımı toplaya toplaya…meydana geldim.”

 

Yazılarında Lamarck (1744-1829)’ın adından söz eden Ahmed Midhat efendi, Darwin’in (1809-1882) adından ve doğal seçilim teorisinden söz etmiyor.

 

İlk Türk romanı Taaşşuk-u Talat ve Fitnat (Talat ve Fitnat’ın aşkı, 1872)’ın ve günümüzde de temel bir başvuru kaynağı olarak kullandığımız Türkçe sözlük Kamus-i Türki’nin (1899) yazarı Şemsettin Sami bey de (1850-1904), 1878’de yayınladığı İnsan adlı kitabında, insanlığın bilinen en eski çağlardan yakın döneme kadar olan evrimini çekingen bir dille anlatmakta ve jeolojik ve arkeolojik kanıtlara dayanarak insanın evrimini açıklamaya çalışıyor. Ancak Şemsettin Sami beyin bu kitabında Darwin’in adına ve doğal seçilim teorisine rastlamıyoruz.

 

Kapatılmış İkinci Darülfünun’un müdürü Hoca Tahsin efendi (1811-1881) de 1880 veya 1881’de yazdığı fakat ölümünden sonra 1892’de yayımlanan Tarih-i Tekvin yahud Hilkat (varoluşun ve yaratılışın tarihi) adlı eserinde, canlıların evrimi konusuna da değinmektedir.

 

Hoca Tahsin efendi,

 

“Tabiatın bağrında değişmez bir şey var mıdır? Bütün türler ve cinsler bir değişim ve daimi olgunlaşma halinde olduğu halde türlerin değişmezliğini iddia edenler, karşılaştırmak için yeterli derecede olmayan kısa bir süre varsaydıklarından dolayı aldanmışlardır”  diyor.

 

Hoca Tahsin bu sözleriyle gerçekte evrim teorisinin anlaşılmasıyla ilgili en önemli bakış açısını ortaya koymuş oluyor.  Bu sözlerin ardından jeoloji biliminin getirdiği kanıtların önemi üzerinde duruyor.  Darwin’le ilgili olarak da şunları söylüyor:

 

“Darwin’in bu hususa dair ifadeleri her ne kadar kafi mertebede değilse de, mesleği (izlediği çizgi) varoluşu açıklamasına ve gerçeklik felsefesine uygun olmakla, olgunlaşacağından kesinlikle şüphe duyulmaz.”

 

Hoca Tahsin efendinin eserinde de doğal seçilim teorisinden söz edilmiyor.

 

Darwin ve doğal seçilimin literatüre girmesi ve Ali Sedad Bey

Osmanlı Türkleri, doğal seçilim ilkesiyle ilk kez Ali Sedad beyin (1859-1900) 1882’de yayınladığı kitabıyla tanıştı. Ancak ilginçtir ki, Ali Sedad bey kitabında bu ilkeyi savunmak için değil fakat reddetmek için tanıtıyordu.

 

Ali Sedad bey, ünlü Osmanlı bürokratı ve tarihçisi Cevdet Paşa’nın (1822-1895) oğlu ve ilk Osmanlı kadın romancısı Fatma Aliye (1862-1936) hanımın ağabeyidir. Ali Sedad bey daha çok mantık üzerine yazdığı kitaplarıyla tanınmıştır. Fakat aynı zamanda Osmanlılardaki ilk termodinamik kitabının da yazarıdır. 1882’de yayımlanan Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat (parçacıkların hareketine ilişkin dönüşüm kuralları) adlı 192 sayfalık bu eser, fizik tarihimiz bakımından olduğu kadar biyoloji tarihimiz bakımından da önemli.  Çünkü bu kitabın 6. bölümünde (163. ve 170. sayfalar arasında) yazar evrim teorisini ele alıyor. Ülkemizde Darwin’in evrim teorisini ayrıntılı biçimde ilk kez tanıttıktan sonra eleştirilerine geçiyor ve evrim teorisini reddediyor.

 

Ali Sedad bey, “Darwin’in bu konuda ortaya koyduğu kanıtların en önemlilerinden söz edeceğiz” dedikten sonra takip eden dört paragrafta doğal seçilim mekanizmasını bilimsel ve çok anlaşılır bir biçimde anlatıyor. Buna göre, canlıların sınırsızca çoğalmasını önleyen en önemli engel, “fıkdan-ı maişet”tir (geçim araçlarının kıtlığı). Bu nedenle, her türün bireyinin, nafakasını temin etmek ve varlığını sürdürebilmek için yürüttüğü bu mücadelede, kuvvetli olan zayıfa galip gelmekte ve bazı faydalı özelliklere sahip olanlar diğerlerinden daha fazla “muammer olmaktadırlar” (yaşamaktadırlar).

 

Ali Sedad bey “Darwin Mesleğinin (çizgisinin) Muhakemesi” başlıklı paragrafta ise Darwin’in kendi deyimiyle faraziyesine iki büyük itiraz olduğunu, bunlardan birincisinin yeni bir tür oluştuğunun asla görülmemiş olmasını ileri sürüyor. İkinci itirazının ise farklı türler arasındaki geçiş biçimleriyle ilgili olduğunu belirtiyor.

 

Ali Sedad bey burada ilginç bir retoriğe başvuruyor. Darwin’i destekleyen doğa bilimcilerinin “jeoloji tabakalarındaki bilimsel araştırmaların henüz yeterince yapılamamış olmasından dolayı ileride geçiş biçimlerinin bulunması muhtemel olduğu için, jeoloji biliminin bu aşamasında Darwin’in tezlerine itiraz olunamaz” şeklindeki savunmalarına şöyle cevap veriyor:

 

“Bu durumda jeolojinin bugünkü halinde Darwin’in mesleği kabul olunur şeylerden değildir diye ifade etmek daha münasiptir.”

 

Ali Sedad bey, ayrıca Darwin’in hem türlerin oluşumunun çok yavaş gerçekleştiği, hem de geçiş biçimlerinin hızla yok olduğu yönündeki düşüncelerin birbiriyle çeliştiğini ileri sürüyor.

 

Ali Sedad bey, evrim teorisine olan başlıca itirazlarını belirttikten sonra Darwin’in insanın maymundan geldiğini söylemediğini, gerek insanın gerekse  maymunun, ikisinin de diğer bir türden gelmiş olduğunu söylediğini doğru olarak belirtiyor.  İnsan ve maymun arasında benzerlik değil aykırılık bulunduğunu, kaldı ki bu iki mahluk cismen tamamen aynı olsalar bile, insanın konuşma yeteneğine sahip olması bakımından maymundan ayrıldığını ve bu nedenle Lamarck ve Darwin’in gayretini gütmek isteyenlerin ellerine hiçbir şeyin geçmeyeceğini ileri sürüyor.

 

Ali Sedad beyin, Darwin’in Türlerin Kökeni kitabının yayımlanmasından 23 yıl sonra, evrim teorisinin esaslarını ve doğal seçilim teorisini Darwinci literatürden izleyerek ilk kez Osmanlı okurlarına açıklamış olması, biyoloji tarihimizin ilginç bir gerçeğidir. Bu aynı zamanda evrim teorisinin ülkemizdeki tarihsel gelişiminin de ironik bir yönünü oluşturmaktadır.

 


KONUYLA İLGİLİ OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN ESERLER.

AHMET MITHAT EFENDİNİN EVRİM TEORİSİ MAKALELERİ

DENİZ GÜLTEKİN - Osmanlı Düşünce Dünyasında Evrim Teorisi Tartışmaları

KAYNAKÇALAR

Ahmet Mithat Efendi Dağarcık Dergisi (Veladet)

Ali Sedad Bey, Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat 1882

https://tr.wikipedia.org/

Prof.Dr.Osman Bahadır

28 Kasım 2020 Cumartesi

                                                      


                         CAHİT ARF


Yağmur Koçak / Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği


1910 yılında Selanik’te dünyaya gelen Ordinaryüs Profesör Doktor Cahit Arf,kendi adıyla bilinen teorileriyle dünya çapında tanınmış ülkemizin yetiştirdiği önemli matematik ve fizik bilginidir.Dört yaşındayken İstanbul’da okula başlamış,dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Ankara’ya taşınmıştır.Kısa zaman içinde tekrar İstanbul’a döndükten sonra İzmir’e yerleşmişlerdir.


Cahit Arf’ın matematiğe ilgisi küçük yaşlarda başlamıştır.Daha ilkokuldayken Pisagor Teoreminin geometrik ispatını anlamıştır.Yine bu yıllarda Öklid Geometrisinden sorular çözmeye matematik öğretmeni tarafından teşvik edildiği bilinmektedir.1926 yılında, ailesi, Fransa'da iyi bir eğitim almasının daha uygun bir seçenek olduğuna karar vermiş. Böylece, Cahit Arf lise öğrenimi için 1926’da Fransa’ya gönderilmiştir.  Fransa'da Ecole Normale Superieure'de 1932'de tamamladığı yükseköğreniminin ardından bir süre Galatasaray Lisesi'nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra, 1933’teki üniversiteler reformu kapsamında, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne doçent adayı olarak atanmıştır. 1937’de doktorasını yapmak için gönderildiği Almanya Göttingen Üniversitesi’nde tez hocası Hasse ile birlikte kariyerini yükseltmek için çalışmıştır. Türkiye'ye dönüp İstanbul Üniversitesi'nde önce profesörlüğe, daha sonra Ordinaryüs profesörlüğe erişmiştir.


Cahit Arf, çok sayıda bilimsel çalışmaya imzasını atmıştır. 1943 yılında İnönü Ödülü, 1974 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülünü kazanmıştır. 1980 yılında emekliye ayrıldıktan sonra bile TÜBİTAK'ın geliştirilmesinde önemli çalışmalar yapmıştır. Bundan dolayı Gebze Araştırma Merkezi'nde emeklilikten sonra görev yapmıştır. 1983 ile 1989 yıllarında Türk Matematik Derneği başkanlığı görevini yürütmüştür.




Yazıya başlarken Cahit Arf’ın kendi adıyla bilinen teorileri demiştim.Peki bahsettiğim teoriler nelerdir?

1.    Arf Sabiti:
Arf sabiti, Cahit Arf'ın matematik alanında yaptığı dünyaca kabul görmüş matematiksel değerdir. Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılması üzerine yaptığı çalışmada bulduğu formüldür.Ayrıca 10 TL’nin üstündeki denklemdir.

2.    Arf Halkaları:
Düzlemdeki bir eğrinin kollarında bulunan noktaların çok katlılıklarının aritmetikle hesaplanması ile alakalıdır. Cahit Arf konu ile ilgilenmeye başladığında bu halkalarla ilgili bir teori ve metot mevcuttu; fakat problem eğrinin parametreli denklemleri verildiğinde yüksek boyutlu eğriler için çok katlılığın hesaplanması idi. Cahit Arf buna bir metot buldu ve kullanılan bazı karakteristik halkalara batılı matematikçiler Arf Halkaları adını verdi.

3.    Hasse-Arf Teoremi:
 
Sonlu bir Galois uzantısının Galois grubunun üst numaralandırma filtrasyonunun sıçramalarıyla ilgili bir sonuçtur.Almanya’daki tez hocası ile birlikte bulmuşlardır.


Başlıca teorilerindendir.

 

Cahit Arf, matematiği bir meslek dalı olarak değil, bir yaşam tarzı olarak görmüştür. Öğrencilerine sürekli: “Matematiği ezberlemeyin, kendiniz yapın ve anlayın.”demiştir.Buna benzer bazı sözleri şöyledir:

·      'Bilim insanının amacı anlamaktır. Ama büyük harflerle anlamaktır.'

 

·      ‘Matematik esas olarak sabır olayıdır. Ezberleyerek değil, keşfederek anlamak gerekir.’

 

·      ‘Matematik zaten her zaman vardı, insanoğlu sadece onu buldu.’

 

·      'Ben Matematiğe hayatımı verdim, karşılığında hayatımı geri verdi.'

 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde çalışırken dünyadan kopuk bir bilim adamı olmadığını defalarca kanıtlamıştır. Cahit Arf’ın uzlaşmacı, fakat ilkelerinden ve bilim adamı kişiliğinden ödün vermeyen ilkeli bir bilim insanı olduğu bilinmektedir. Matematiği Türkiye’ye sevdiren insan,Cahit Arf’ın,yapmış olduğu çalışmalar ve ülkemize katkıları için teşekkür ediyor kendisini saygıyla anıyorum.

 

Kaynakçalar:

1.     https://www.mathgenealogy.org/id.php?id=26096

2.    https://mathshistory.st-andrews.ac.uk/Biographies/Arf/

3.    https://cabim.ulakbim.gov.tr/cahit-arf-kimdir/

4.    https://web.archive.org/web/20090227073419/http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bdergi/ozel/arf/default.html

5.    https://tr.wikipedia.org/wiki/Cahit_Arf

6.    https://www.biyografya.com/biyografi/688

EDE ŞEN(EGE ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI) TÜRKİYEDE DEPREM GERÇEĞİNİ YAZDI.

BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ: DEPREM           İnsanoğlunun belki de en büyük hatası göremediklerini unutmak ve sadece görebildiklerine odaklanmaktır...