MİKRO PLASTİKLERE YAKINDAN BİR BAKIŞ
Röportaj : Mine Nur Öner / Zeynep Çakıroğulları
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı öğretim görevlisi Prof.Dr. Mustafa Emrah Kılınç ile Mikro plastikler üzerine Röportajımızı sizlere sunuyoruz ;
Mikro plastikler yediğimiz, içtiğimiz, dokunduğumuz her maddede var. Kısacası hayatımızın içine girmiş durumda ve hem bize hem de doğaya çok ciddi zarar veriyor. Biz de MC2 dergisi olarak bu konuyu araştırmak ve sizleri de bilgilendirmek istedik. Üniversitemizin Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı başkanı sayın M. Emrah Kılınç ile bir röportaj gerçekleştirdik. Bizlere yardımcı olduğu için kendisine teşekkür ediyoruz.
MC2:Mikro plastikler nedir, nasıl açıklanabilir?
Emrah Kılınç: Ortalama 5 mikron çapa sahip veya altında olan plastik ve parçalarına mikro plastikler diyoruz. Çok farklı mikro plastik çeşitleri var fakat burada yapılan sınıflandırma boyutuyla ilgili. Mikro plastiklerin boyutunu daha yakından ele alırsak; bir insanın saç telinin kalınlığı ortalama 100 mikron kadardır ve buna bağlı olarak 5 mikronun bunun 1/20 ‘i gibi düşünebiliriz.
MC2:Mikro plastikler nasıl oluşur ?
Emrah Kılınç: Normal şartlarda mikro plastikler doğal olarak tabiatta yoklar. Birçok çevresel kirlilik olgusunda olduğu gibi yine insanın baş rolünü oynadığı bir sorun. Günlük hayatımızda kullandığımız plastiklerin çoğunu kontrolsüz biçimde fazla kullandığımız veya bertaraf edilme süreçlerini uydurmadığımız için yaşanan bir sorun mikro plastik oluşumu. Lokal, belli ülkelerde veya belli noktalarda olsaydı sorun teşkil etmezdi fakat besin zincirinin içinde artık. Örneğin, onlarca yıldır Pasifik Okyanusunda kıta büyüklüğünde plastik adalar yüzüyor ve bu adalar çok yüksek dalgalara,8- 10 metre, maruz kalıyorlar. Yüksek dalgalar, deniz tuzu ve UV ışınlarının etkisiyle kırılganlaşıyorlar. Kırılganlaşmalarıyla sürekli çevreye plastik yayan çöplükler haline geliyorlar. Başka bir örnek ise arabalarımız. Araba lastiklerinin belirli bir sürtünme kat seviyesiyle yere tutunmasıyla mikro plastikler oluşuyor.
MC2:Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkisi nedir?
Emrah Kılınç: Mikro plastiklerin endokrin bozucu etkileri var. İç salgı bezlerinin görevini yerine getirmesini sağlayan bazı hormonlarımız var. Bu hormonlara benzer yapıda oldukları için iç salgı bezlerimizi yanıltabiliyorlar. Normal, kontrollü ve olması gerektiği gibi çalıştığı sistemin dışına çıkarıyorlar. Örnek olarak hipotiroit hastalığını gösterebiliriz. Otoimmün rahatsızlıklar dediğimiz yani kendi bağışıklık sistemimizin kendi kendimize saldırdığı hastalıklara temel oluşturabiliyorlar.
MC2:Kullandığımız birçok ürünün içinde mikro plastikler var. Ürünlerde mikro plastik olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Emrah Kılınç: Mikro plastikler, asitler dahil birçok kimyasalla tepkimeye girmiyorlar ve bu yüzden de bozulmuyorlar. Bozulmadığı için de, bir doku örneği aldığımızda tüm organik yapılarını asitle yakıp yok etsek bile o plastiklerin varlığı devam ediyor. Onları belli boyar maddelerde boyayarak floresans vermelerini, ışıldamalarını sağlayarak net bir şekilde anlaşılabiliyor.
MC2: Mikro plastik kirliliği nedir, denize etkisi nedir?
Emrah Kılınç: Denize en büyük etkisi yaşam zinciri ve gıda zincirine girmiş olması. Şu an dünyada hiç plastik üretmesek böyle bir şey mümkün değil ama böyle bir mucize olsa bile daha onlarca yıl mikro plastik sorunumuz olacak. Kıtalar büyüklüğünde çöplük dolu her taraf. Onlar yok olmuyor ki. Mesela doğada parçalanan poşetler çıktı. Ne güzel diye düşünsek de parçalandığında oluşan ürün yine mikro plastik. Evet görsel kirlilik olmuyor ama yapacağını yine yapacak. Dolayısıyla tamamen çıkması mümkün olmasa da olabildiğince plastiğin hayatımızdan çıkması lazım. Çok yerde var plastik. Mesela damacana sularında da mikro plastik sorunu var. Çünkü taşınırken öyle vahşi koşullarda taşınıyor ki damacanalar, o suyun içine ister istemez mikro plastik salınımı oluyor. Cam damacanalar var ama ekonomik sorunlarla çoğu insan bunu tercih etmiyor olabilir.
MC2: Mikro plastik kirliliğini engellemek için alabileceğimiz önlemler nelerdir?
Emrah Kılınç: Gıdayla temas eden plastikleri olabildiğince sınırlandırmakta fayda var. Özellikle çok sık tüketilen su, süt, peynir, yoğurt, et gibi ambalajlardaki plastikten mümkün olduğunca uzaklaşmak gerekiyor. Bunu üzerine AR-GE politikaları üretilebilir, bunun üzerine yapılan AR-GE’ler desteklenebilir. Bu yolda birtakım şeyler yapılabilir. Nitekim bize de geliyor dönem dönem geliyor yeni proje konuları. Onların içinde de artık mikro plastikler yer alıyor. Mesela tek hücreli ya da çok hücreli çok küçük canlılar var kiril denen. Saydam, lamelin içine koyulduğunda hala o sıvının içinde yürüyen saydam küçük arkadaşlar bunlar. Yani çok küçük karidesler gibi düşünün ama saydamlar. İçleri mikro plastik dolu canlılar. Boyanmış mikro plastiklerin bulunduğu ortama bırakıyorlar gidiyor onları yiyorlar. Belli bir ışığı üzerlerine tuttuğunuzda parlıyorlar. Canlılar ve parlıyorlar yani midem mikro plastik dolu diyorlar. Bunları küçük balık yiyor, onu büyük balık derken soframıza geliyor ve biz de yiyoruz. Gram skalasında yiyoruz yani. İç salgı bezlerinin bozulması çok kritik bir eşik. Birçok kötü sonuca götürebilir. Kişiden kişiye, kişinin bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak değişir. Ama mutlaka bir sorun çıkar. Başka amatörce çözümler de olabilir kişisel bazda. Mesela evde plastik kaplar yerine cam kaplar kullanabiliriz. Besin zincirlerinde uzun süre birikim yapacak ürünleri tercih etmememiz gerekir belki. Mesela çok büyük balıklar yerine hamsi, istavrit gibi küçük balıkları tercih edebiliriz. Keşke mümkün olsa şehirlerimizin tasarımları da değiştirilse, daha yeşil alanlar bırakılsa.
MC2: Plastiklerin yerine kullanılabilecek bir alternatif var mı?
Emrah Kılınç: Plastiklerin yerine tabi ki farklı çözümler var. Burada iş tamamen ekonomik nedenlere dayanıyor. Birçok olayda olduğu gibi bunda da kesinlikle alternatif var. Hepimiz madencilikle ilgili işlerin çok vahşi olduğunu tabiatı yok ettiğini düşünüyoruz. Ama son derece çevresel madencilik süreçleri de var ama biraz daha pahalı. Altın sadece siyanürle aranmaz, siyanürsüz de aranabilir ama daha pahalı. Kimse bunu tercih etmiyor. Burada da plastik yerine cam kesinlikle tercih edilebilir. Günlük hayatımızda benim çocukluğumda plastik bu kadar yoğun kullanılmıyordu.Yerine kağıt, ahşap ve türevleri vardır. Petro sanayinin bu kadar çok ürün sunmadığı dönemlerdi. Plastik pek yoktu işin içinde. O dönemlere geri dönmek durumundayız en azından gıda ile plastiğin temasını kesmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Bebek ürünlerinin, damacanaların içinde dolusuyla mikro plastik var. Yeni doğmuş bir çocuğun bunlara maruz kalmasını ne kadar geciktirirsek iç salgı bezleriyle ilgili sorunu da o kadar geciktiririz. O da geri kalan ömründe hiç olmazsa daha rahat bir yaşam sürebilir.
MC2: Türkiye’de mikro plastiklere yönelik çalışmalar hakkında neler düşünüyorsunuz?
Emrah Kılınç: Şöyle söyleyeyim ben analitik kimyacıyım. Daha çok mikroplastiklerin analizi yönünde bir akademik geçmişim, bilgi birikimim var. Bunların üretimleri, üretimdeki belli proseslerden vazgeçip bunların ortama yayılma riskini azaltma süreçleri hakkında sadece genel kültür skalasında bilgim var. Bu yüzden bir şeyler söylemem çok doğru olmaz diye düşünüyorum. Çok bilgi sahibi olmadan konuşulmasını doğru bulan birisi değilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder