28 Nisan 2020 Salı




 Kanserle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar ve Gerçek Doğrular,
                    Yumiyum Şekerleri ve Daha Fazlası:


                                       

                                                 Alkali Diyet - SESLİ KİTAP - Dr. Ayşegül Çoruhlu - Storytel


Ege Baran Coşkun / Ege Üniversitesi Biyomühendislik

Kanser olmak kötü bir şey. Tedavisi de öyle. Ama bazı asılsız saçma yöntemlere yönelecek kadar değil. 2-3 yıl önceydi, teyzeme pankreas kanseri teşhisi konulmuştu. Doktoru bu tip kanseri “geceleyin gelen hırsız gibi” olarak tanıtmıştı. Çünkü pankreas kanserinde sıklıkla hiçbir belirti görülmez; her şey çok geç olmadan önce. Benzetmedeki hırsızın çaldığı şey ise yaşam.
Teyzeme teşhis konduğunda, isimsiz olarak tutacağım biri:
Aaa çok geçmiş olsun. Ama çok güzel bir çözüm var. Karatay dedi ki eğer teyzen ketojenik diyete b…” 
“Susar mısın LÜTFEN!” 
Onlara müdahale etmiştim. “Sadece başka bir şey söyleme.” 
 Teyzemin az zamanı kaldığını biliyordum ve benim de abuk sabuk kanser tedavilerini dinlemeye zamanım yoktu. Başka kimin bu zırvalıklara zamanının olmadığını bilmek ister misiniz?
Kanser hastalığı olan kişilerin.
Sıklıkla denk geliyorum bir tane organizasyona, bu organizasyon umutsuz insanlara sözdebilim satarak kar yapıyor. Ve saf insanlar tarafından bedavaya tanıtılıyor. Ben de bu yeri araştırırken bir arkadaşım Facebook’tan bana soru sordu:
“İnsanlar gerçekten beslenmenin terminal(iyileşmesi mümkün olmayan ve ölümle sonuçlanması beklenen) kanseri iyileştireceğini inanıyor mu?”
İnternet evreninden biri, sanırım Google Üniversitesi’nde açıktan onkoloji okuyor, çıkageldi ve şunu yazdı: “Evet. Beslenme kanseri önler ve kanseri iyileştirir. Ama inançsızlık iyileşme olasılığını körükleyecektir. Büyükler der ki sen ne düşündüğün, ne yediğin ve kim olduğuna inandığından ibaretsin. İyileşmenin tarifi inanç, ahlâki liyakat, ve gerçek yiyeceklerdir.”
Sonra yüce bilgeye soru yönelttim: “Peki ameliyat, radyasyon ve kemoterapi gibi modern kanser tedavileri hakkında ne düşündüğünüzü sorabilir miyim?”
Bilgenin yanıtı mı? Buyurdu: “Onlar para tarafından ve hırs tarafından kontrol ediliyorlar. Araştırmalara teşvik primi verenler psikiyatrik ilaçları satıp refah kazanan kişilerdir. Bir sürü prensip zamanın kumlarına gömülmek zorunda kalacak, çok yüksek maaşlı işler geçerliliğini yitirecek ve psikiyatrik ilaçlar vagonundan inip meditasyon uçağına bindiğimiz takdirde bir sürü ego darbe alacak. Kanser ve tüm hastalıklar olması gereken iyileşmenin uzun ince bir yoludur.
Sonra aynı sorunun altına Fularlı Asiye Teyze yazdı: ”Detoks çayları harikalar yaratıyormuş ablacım. Biz de mi içsek bunlardan?”
Başka biri: “Kanser asidik ortamda yaşar. Eğer vücudunuzu alkali yaparsanız kanser hücreleri ne büyür ne de hayatta kalabilir. İşte bu kadar basit!”
Bir tek Ekşi Sözlük’ten biri gelmemişti. Nihayet o da oldu ve bunu yazdı: “Çoğu kanser türleri 100 yıl önceden beri b17 vitamini bakımından yüksek gıdaların telef edilmesinden dolayı meydana geliyor.


Sonra ani bir karar verdim; gözüme mavi camlı, siyah çerçeveli 3 numaralı gözlük, 2 gündür banyo etmediğimden ikide bir dökülen kepekler daha da dökülmesinler diye kumaş, çizgi tasarımlı bir bandana ve az önceki cümlelerde çok edebi bir yazı yazmaya kalktığım için kendimi iyice elit bir havaya sokmak adına yanıma da buzlu çilekli sütümü aldım ve bu antin kuntin sazan avı yazıcıkları bir bir tiftikleyip üzerlerini zımzıklamaya koyuldum çünkü kendi kendime zaman kaybı şeyler keşfederek kendime işkence yapmayı seviyorum. Ama en çok Rıza Baba’dan gelen ilhamla sürekli olay yerine yakın olup yalancı zirzoplar tarafından türetilmiş arka sokak yalanlarını aydınlatmayı seviyorum.

Kanser Hücreleri Asidik Ortamda Yaşar Bu Yüzden Vücudumuzu Alkali Yapalım Ki Kanser Olmayalım:
 Asidik ortam, kanser hücre metabolizmasının yarattığı sonuçtur. Vücudun asidik olması ve bu yüzden kanser hücrelerinin büyümesinden ziyade kanser hücreleri kendisinin büyümesine yardımcı olacak asidik ortamı yaratıyor. Ayrıca 2014’te yapılan bir araştırma kanser hücrelerinin alkali ortamda da büyüyebildiğini gösterdi. Ve halen etrafta asit tüketiminin kanseri riskini arttırdığıyla ilgili hiçbir delil yok. Vücuda zarar verebilecek tek bir asit var o da fosforik asit. Kendisi koladan geliyor ve asidin yapısı kemikteki kalsiyumu emiyor.

Detoks ya Resulallah:
   Aaa evet en sevdiğim… Biliyor musunuz, insanın yazmaması gereken bazı yazılar var. Mesela çocukların neden Calgon Bulaşık Deterjan Kapsülü’nü yememesi gerektiği, veya neden bir insanın 30 kiloluk bir yelekle okyanusta yüzmeye çalışmasının iyi bir fikir olmadığı gibi. Peki ya oruçluyken botoks yaptırmak orucu bozar mı? Bunu da açıklamaya gerek yok. Ve normal şartlarda “Detoks un kilo kaybı veya karaciğeri temizlemek, dolaylı olarak ta kanseri bitirmek için ne kadar abes olduğunu yazmamam gerekiyordu. Ama yine de buradayız. 2 -ya da daha fazla- absürt konuşan kişinin kendi yaptığı en son detoks programı veya ürünü hakkında konuşmasını başkalarından işitmediğim hiçbir hafta yok ve sadece Çağla Şikel ve Ebru Şallı’dan bahsetmiyorum.
  Sırf bu organik tuzakları yüzünden Sezen Aksu ve bir sürü kişi rahatsızlandı. Hatta bazı kişilerin kanserleri pekişti.
  Ama belki bir umut, sen ve ben bu tiranlığı bitirmekte rolümüzü oynayabiliriz. Bunu git sosyal medyada paylaş. Hatta sayfayı yazdır ve detoksçu tayfanın alnına yapıştır. Şu abzik gobzikliği bitirmek için her şeyi yap.
O zaman konuya gelelim.
  Bugünlerde günlük hayatımızdaki çevresel toksinlere karşı gelişen bir endişe var. Doğrudur, mantıklıdır da. Fakat detoks ürünleri üreten firmalar, ürünlerinin hedef aldığı toksinlerin 3-4 tanesi söyleyebilselerdi, bu toksinleri arındıran ürünlerin etkileri hakkında açıkçası daha iyi hissederdim. 2009’da bazı bilim adamları 10 detoks ürünü tedarik eden şirketle röportaj yaptı ve bu şirketler bir toksin ismi bile söyleyemedi.
  Detoks komünitesinin hatası, vücudun zaten etkili yapabildiği şeyi; ancak meyve suları, uzun süre açlıklar yaparak insanların kurtulacağı inancında yatıyor. Halbuki bunun için bağırsaklarımız, karaciğerimiz, böbreklerimiz var. Ama bunu söyleyeceğim: İnsanoğlunun vücuduna karşı hiç bu kadar kimyasal saldırı olmamıştı ama çay veya baharatlarla dantellenen limon suyu size yardım etmeyecek.
  Bazı insanların gerçekten detoksa ihtiyacı var. Bu insanların çoğu aşırı alkol, opioid, kokain, ketaminheroinmetafetamin kullanmış olması ya da Torbalı gibi ilçelerde, fabrikaların yakınında yaşayan insanların olması gibi. Ve bu tip ağır toksinlere uzun süre maruz kalanların sağlık müdahalesine(aktif kömür, aşırı dozda ilaç içtiyseniz veya şelasyon, ağır metallere maruz kaldıysanız) ihtiyacı var, karahindiba çayı değil. 
Ancak vücudumuzda biriken inatçı organik kirleticiler var. Ben İNOK diyeceğim. İNOK’ların isimleri Scrabble oynarken yüksek puan kazanmak için kurduğunuz kelimeler gibi. Bu İNOK’lar vücutta birikiyor ve vücut yağında depolanıyor. Bunlar diyetinize başlayana kadar problem teşvik etmiyor olabilir. Detoks diyetinden gelen, fazladan kalan kimyasallar kana karıştığı zaman ki bunlar yağ kütlesi kaybının faydalarının çoğunu sıfırlar ve kafanızın bulanık ya da kendi cümlemle bulanık beyinli olmanıza sebep olur. 
Ama iyi haber, bunlara maruziyetinizi azaltacak birkaç yöntem var.
Mantıklı DETOKS
1) Organik ürünler tüketmeye çalış. Fakat eğer bunları satın alamıyorsan aldığın diğer meyveleri 1 litreye karşılık 7 gram(1 tatlı kaşığı) karbonat bulunduran su bulunduran bir kaseye koy 10-15 dk bekle veya en azından sabrınız tükenene kadar.
2) Dondurulmuş ya da konserve edilmiş meyve-sebzeleri alın. Yıkama ve beyazlatma prosesleri pestisitleri %80 den %90 lara varabilen oranda azaltıyor.
3) Bol miktarda lif tüket. Fiberler İNOK’ları sindirirken yakalayıp içeride hapsediyor.
4) Lahanagillerden -brüksel Lahanası, brokoli, karnabahar- tüketin. Sülfürofan hücre koruyucu enzimlerin düzenini uyarıyor. Sitokoruyucu enzimler kimyasal belli kanserojenlere karşı kimyasal temizlik sağlıyor. Tütün dumanı gibi.
5) S-Adenozil Metiyonin, enginar tüketin.
6) Fabrikaların dibinde veya kimyasal kirleticilerin çok olduğu bir yerde yaşamayın. Tabi bunu söylemesi kolay. Eğer ailevi şartlar veya iş şartları nedeniyle oralarda yaşamak zorundaysanız evinize HEPA filtresi taktırın.

  Diyeceğim şudur ki sözde bilim insanları iyileştirmiyor ve etrafta kanserin ilacını gizleyen büyük bir komplo yok. Toplumun sahip olduğu tek umut bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemlerle, ameliyat, radyasyon ve kemoterapiyle. Ayrıca yeni terapi ve immunoterapiler geliştiriliyor. Bunlar da onkologlara kanser hastalarını tedavi etmek için daha fazla olasılık tanıyacak. 
Biliyoruz, bu tip tedaviler keyifli değil. Bazıları yaşam uzatıyor, bazıları ise yaşam kurtarıyor. Ve eğer bir kanser hastasını bilimsel yöntemler yerine vıttırı vızzık tedavileri denerseniz, onun kafasına kurşunu sıkmış gibi olursunuz.
Kanser hastalarının yaşam heyecanlarının karşısına çıkmayın. Çok fazla zaman harcayacak vakitleri kalmamış olabilir.


Kaynakça

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EDE ŞEN(EGE ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI) TÜRKİYEDE DEPREM GERÇEĞİNİ YAZDI.

BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ: DEPREM           İnsanoğlunun belki de en büyük hatası göremediklerini unutmak ve sadece görebildiklerine odaklanmaktır...